Miranda Kerr - Günlük Kombin

Yeseren YaprakÜnlüler günlük hayatlarında ne giyinmiş diye çok merak ederim ben. Canım sıkıldığında araştırmıyorum dersem yalan olur. Bugün de farklılık olsun istedim ve bu yazıyla tam da buradayım!

Çok tatlısın, güzelsin, şekerci mi baban senin dırırırırmmm

Miranda Kerr'in babası şekerci olmalı! Bu kadar tatlı mı tatlı, şeker mi şeker hanımkız az diyeceğim ama eminim ki az değildir

Neyse neyse, konu günlük hayatında kombin ettiğiydi zaten. Gizliden Justin Bieber ile olan iliskisinden bize ne

Bu fotoğrafı ilk gördüğüm de "aaaa benim pantalonumdan" deyip uzun uzun ekrana bakmıştım. Ve hemen koyuldum kombin yapmaya (aslında hemen değil de, çaktırmayalım) Gönlümden dışarı çıkıp çeşit çeşit fotoğraf çekmek geçse de, bende ki bu tembellikle bir baltaya sap olamayacağımı üzülerek söylemek istiyorum. Ama ileri ki zamanlarda neden olmasın! Umut fakirin ekmeği demişler



Demiş ki

"Sustuğum şeyler var; hiç konuşmadıklarım. Ve içimde kaybolup giden insanlar...Eskisi kadar kafama takmasam da bazı şeyleri; bazen yine de içimin almadığı haksızlıklar. Ben solumu sevdiklerime, yolumu ise Allah'a bıraktım. O ki varacağım yeri benden iyi bilir. Ve biliyorum ki sabreden kullarına en hayırlısını verir."


-Arda Erel

Uzaklardayım

Ne hissettiğimi bilmiyorum bu aralar. Gözlerim uzaklara dalıyor hep. Bütün gün uzanmak istiyorum yatağıma, ve sadece düşünmek. Sonra diyorum ki düşün düşün nereye kadar? Dünyayı ben mi kurtarıcağım?

Sonra uzaklara gitmek istediğim aklıma geliyor. Hiç bilmediğim, görmediğim bir şehire gitmek. Arkadaşlarımdan birisi Disney'de iş bulup, "Florida'ya gidiyorum ben" dediğinden beri ben de artık bulunduğum şehirden gitmek istiyorum. Farklı şehirler de iş bakıyorum aileme söylemeden. Florida var aklımda benim de.

Bilmiyorum

Sonra bu hafta final haftam olduğu aklıma geliyor. "Ders çalışmam lazım benim" diyorum. Ama canım istemiyor işte. Bir çoçuğun en sevdiği arkadaşı ile oyun oynarken annesinin "hadi gidiyoruz" demesi gibi tıpkı

Sonra "o" aklıma geliyor. Aslında pek de çıkmıyor. Her gece. Insan büyük konuşmamalı "ben hiç aldatılmadım" dememeli bu hayatta. Hayır'lar evet'e dönüştüğünü anladım ben. Bir de dün "sen mutlu ol da biz de mutlu olalım :)" yazmış ona. Boğaz'ım düğümlendi, üzerime fil oturdu ve kalkmadı bir kaç dakika. Girmeyeceğim Facebook'a bir daha diye söylendim. Inadım inattır, girmicem. Ocak 14'de bakarım ama. Çok merak ediyorum çünkü

Aslında yeni kişiler ile tanışmak istiyorum ama hayatımın bir parçası olacakları için korkuyorum. İstemiyorum kimsenin hayatıma girmesini. "Meşgulüm" deyip kandırıyorum arkadaşlarımı. Görüşmüyorum kimseyle. Aslında yok öyle bir şey de, işte...

Sorun benim dalıp gitmem, ve uzun uzun düşünmem

Hangi Şarkı, Hangi Film?

Çok merak ederim ben, insanlar hangi şarkıları dinler, dizileri takip eder, filmler favorileridir diye. Ya da canları sıkıldığında ne yaparlar?
Bazı bloglar da her ay ki favoriler için de bu paylaşılıyor. Ve benim ilgimi en çok çeken yazılar arasında bu. Hemen bakarım, dinlerim, izlerim.

Bugün de benim aklımdan geçti. Neden bende paylaşmayayım ki? Zaten bu bloğun amacı aklıma eseni paylaşmak

Sürekli dinlediğim, bana huzur veren, dinlendiren ve biraz da beni benden alıp hayallere sürükleyen şarkılar;
Dark Waltz - Hayley Westenra
Christina Perri - Human
Laura Mvula - That's Alright (Green Garden' da çok iyi)
Moddi - House by the Sea
Fikret Kızılok - Gönül
Birsen Tezer & Hüsnü Arkan - Hoş Geldin

Ve tabikide damarların da Laz kanı dolaşan ben;
Selçuk BalcıHasret Uzun Bir Yol
Karmate - Nayino

Yalnızlık Hiç Bana Göre Değil

"Hadi kalk şuraya git de, yumurta al" dedi annem bu sabah. Dışarı baktım, delice yağmur yağıyor. Arabaların geçerken çıkarttığı su sesleri kulaklarım da dolaşırken "yaaaa, bu yağmur da tek mi gidicem" dedim. "Niye ben gitsem, yağmur'u durdurcam mı?" dedi o da ve güldük.

Sanki hiç işim yokmuş gibi, düşündüm. Ve bu yazıyı yazmaya karar verdim. Acaba gitmek istemememin nedeni tembel olmam mı yoksa yalnız gitmek istemediğimden mi?

Daha önce de biliyordum aslında yalnızlığı sevmediğimi. Kendi başıma takılmak bana zevk vermez. Vermiyor işte. Canım sıkılır. Alışveriş de, "bu sana çok yakıştı" diyen bir arkadaşınız yok ise, neyleyim ben o alışverişi. Telefona bak bak nereye kadar. Aslında ben toplu takılmayı da sevmem. Yanımda 2-3 sevdiğim, değer verdiğim insan olsun, bana yeter de artar bile. Sonuçta ettiğimiz muhabbetleri, aramız da geçen hikayeleri bilen sadece biziz

Herkesle konuşabilirim ama herkese arkadaşım, dostum diyemem mesela. Daha dün tanıştığım birisini Facebook'a ekleyip, Instagram da fotoğraflarını beğenme yağmuruna tutamam. Ben değilim o

"Kendi başıma kitap okumak çok zevkli" diyen insanları da hiç anlamam. Belki de kitap okumayı çok sevmediğimden. Emin değilim

Kızmamak Elde mi?

Yeseren YaprakSinir oluyorum işleri düşünce yazan varlıklara

"Şunu çevirsene iki dakika."

"Çok uzun değil."

"Yaparsın şimdi sen bir güzellik."
 Ya da 
"Orada iPhone 6 ne kadar?"
"Büşüm bana bir baksana bu marka nasılmış"

Hele hele arkadaşlarının ödevlerini yaptıranlar yok mu?! Çizgi filmler de kulaklarından duman çıkan insanlar var ya hani, işte tam onlardan oluyorum. Aklımdan nasıl sinsi bir takım cümleler kurup, yaptıklarının ne kadar berbat olduğunu dile getirmek için düşünüyorum. Ama işte şu yufka yüreğim, "peki" demekle yetiniyor sadece. Ağzımdan çıkan cümle "çeviririm" ya da "alırım" oluyor.

Ben insanlardan hiç bir şey istemem. Utanırım bir kere. Kendi araştırmamı yaparım, ona göre yollar çizerim. Ama arkadaş, nereden geliyor bu yüzsüzlük?

Arkadaşımsın, akrabamsın, yolda gördüğüm vatandaş olsan da çeviririm ben. Sorun o değil. Sorun senin sadece işin düştükçe bana yazman. 8 ay boyunca nasılım, ne ediyorum, hasta mıyım, sınavlarımdan berbat not mu aldım diye sorma, ama 9. ay da Türkiye'ye geleceğimi duy ve "Büşracım, bana şunu getirir misin?" diye yaz.

Getiririm getiririm de, 8 ay boyunca neredeydin?
Instagram da iki fotoğrafımı beğendin diye kanka mı olduk? 

Bir de çevirdikten, ya da başka işlerini yaptıktan sonra canımlı cicimli konuşmalar, yok o nasıl yok bu nasıl. Sanki her gün konuşuyormuşuz da hayat hikayemi biliyormuş gibi bir tavırlar...

Hediyeler verilip, çeviri olunca ise de fossss. 8 ay sonra görüşmek üzere bebeğim
Hasta la Vista