Hayat Hızlı

Bu aralar hayatım hızlı ilerliyor.
Yeni iş ve yeni insanlar ile dört bir yanım kaplanmış. 7-3:30 çalışıyorum. Eve vardığımda, bir kaç yer topla, bulaşıkları yıka, yemek yap moduna giriyorum. Annem hala Türkiye'de. Şubatın ilk haftası gelecek. Arkadaşları ile kaplıcaya gitmiş. Eğleniyor demek istiyorum. Dün babam eve gelince söyledi. Annemi aramış, ananem ile konuşmuşlar. Annemin kemik erimesi bayağı ilerlemiş. 2 sene önce yavaşladı diye sevinmiştik oysaki. Çok üzüldüm. Gelsin de, ne yapılacaksa yaptırayım. İnternette okuduğuma göre çok ileri derece de ise, haftada bir aşı oluyorlarmış. Duygusallığım tavan yapmış durumda.

Onun dışında ayın 24'ünde Washington DC'ye gidiyorum. İş için. 1 hafta orada kalacağım. Değişiklik olur, iyi gelecek diye düşünüyorum.

Spor felan hak getire. Akşam çok yorgun olduğum için 8 gibi uykum geliyor. Aktif olmak istiyorum ama. Fal bakanların klasik lafıdır "İçin kararmış." Evet evet, içim bayağı karardı. Annem gelsin herşey yoluna girer.

Sağlıkla Kalın. 

Herşey İçin Çok Geç

Blog yazmaya yeni başladığım zamanlarda "Ah şu annelerimiz!" diye bir yazı yazmıştım. Yazımı, acaba ileride annem gibi olacak mıyım diye de bitirmiştim. Aradan çok zaman geçmedi ama ben annem oldum bile!

Annem aralık 31'de Türkiye'ye gitti. Evin işleri bana kaldı demek istiyorum ama yalan söylemek istemem. Babam ile ortak yapıyoruz. İlk olarak, ben internetten bakarak bulgur pilavı yaptım. O kadar güzel oldu ki! Sonra da et sote ve tel şehriyeli pilav (ayıptır söylemesi) yaptım. Babam iki tabak yiyince anladım ki, hayatında hiç yemek yapmayan bir kişi için becerikliyim. Evladın emin ellerde kaynana! Sen hiç üzülme.

Bulaşık yıkamak felan söylemiyorum bile. Abime ve babama çok tabak çanak kirletmeyin diyorum sürekli. Annem olsa "Tabi bulaşığı siz yıkamıyorsunuz ya" derdi. Şimdi bende aynısını düşünüyorum. İşten çıkma zamanım yaklaştığında bugün evde ne yapılacak ve hangi yemeği yapsam diye düşünür oldum. Annem yapmak değil ne yemek yapacağını düşünmek zor derdi hep.

Yemek işini bir şekilde hallediyoruz.

Ama dün bir şey oldu. İçim gitti resmen! Babam yemeğin altını yakmış, tuvalate girmiş (ayıptır söylemesi vol. 2) ve sonra ocakta ki yemeği unutmuş. Eve geldiğimde ev de bir koku ve heryerde duman vardı. Öyle bir "noldu burada?!" deyişim vardı ki...Anlatmaya Türkçem yetmez.

Öğrendim ki hem tencere hem de tencereki yemek kül olmuş. Ama sorun burada değil. En üzüldüğüm nokta babam tencereyi alıp tezgaha koymuş. Ve tezgah yanmış! Hep gözüm oraya gidiyor. İç geçiriyorum baktıkça. Çok üzüldüm çok! Anneme şikayet edeceğim seni dedim hemen ama ben öldüm bittim orayı görünce. Babam da üzülmüş belli. Sildim ama çıkmadı dedi.

Annem de çok üzülürdü. İş çıkardın başımıza derdi ama görünce ne tepki verecek çok merak ediyorum. Acaba görüntülü konuşmada ispiyonlasam mı?

Sağlıkla Kalın!
Okumak istersen;
İzlemek istersen;

Kızdırmayın Şu Adamı

Yarın, staj yaptığım şirketi saymazsak, hayatımın ilk işinin son günü. Pazartesi yeni işime başlıyorum inşallah. Biraz heyecanlıyım biraz da korkak. Ocağın 24'ünde de şehir dışına çıkıyormuşuz. Eğitim için. Ve Ocak 14 benim doğum günüm...24 oluyorum ciddi ciddi! Ben, minnak ve 10 yaşında gözüken Büşra....

Neyse, nereden nereye geldim yine. Benim amacım ya da kafamdaki giriş paragrafı böyle değildi. Şuan bayağı salladım. Benim kafamda hiç bir zaman ne yazacağıma dair bir bilgi olmuyor ki. Adı üstünde ağzına geleni açıkca söyleyebilen kız benim.

Bugün patron yani çalıştığım şirketin sahibi benim bir üstüme bir kızdı bir kızdı ki! Ben yerin dibine girdim. Çok üzüldüm. Her halde bana birisi böyle davransa ağlaya ağlaya çeker giderdim. Normalde güçlü bir insanım amma ve lakin bayağı sövdü yani.

Evet, sadece bunu anlatmak istemiştim.

Sağlıkla Kalın.